Pek çok canlı gibi, balıkların da dili var mı?

Balıkların size cevap vermeyeceklerini muhtemelen biliyorsunuzdur. Bunun nedeni sadece konuşamıyor olmaları değil, aynı zamanda “dil” tanımının onlara uymaması.

Çoğu tanıma göre dil, ağız tabanında bağımsız hareket edebilen, kaslı bir organ olup insanlarda karmaşık konuşmayı mümkün kılar. Bu tanıma göre balıkların dili yok. Ancak, görünüş ve işlev açısından dile benzeyen farklı bir yapıları bulunuyor.

Basihyal: Balıkların “sahte dili”

Balıkların dili yerine sahip oldukları yapı, basihyal adı verilen kemiksi bir levha. Ağız tabanında yer alır, dile benzer ama kaslı değildir, tat alma tomurcukları yoktur ve sınırlı hareket kabiliyetine sahiptir.
Bilim insanları, bu yapının evrimsel olarak balığın ventral aortunu korumak amacıyla geliştiğini düşünüyor. Çünkü bu büyük damar, kalpten çıkarak ağıza çok yakın bir noktadan geçer ve sert bir koruma olmadan canlı avların darbelerine karşı savunmasız kalırdı.

Yemek yeme mekaniğinde rolü

Basihyal, yemek yerken de önemli bir görev üstlenir. Memeliler, dillerini yiyecekleri çiğneme ve konumlandırma amacıyla kullanırken; balıklar, yiyecekleri boğazlarına doğru yönlendirmek için bu kemiksi uzantıdan faydalanır. Köpekbalıkları ve diğer büyük balıklar, çene hareketlerini ve göğüs kuşaklarındaki kasları senkronize bir şekilde kullanarak avlarını yemek borusuna doğru iterler.

Basihyalin boyutu ve şekli balık türlerine göre değişir. Bazı türlerde bu yapı, türün avlanma tekniğine göre özelleşmiştir. Örneğin okçu balıkları, basihyallerini su fışkırtma mekanizmasının bir parçası olarak kullanır ve dallardaki böcekleri ağızlarına düşürür. Lamprey’ler ise gerçek dişli dillerini dışarı çıkararak avlarının etini törpüler.

Balıklar, basihyallerini tat almak için kullanmaz. Sürekli suyun içinde olduklarından tat tomurcukları dudaklarında, yüzgeçlerinde ve hatta derilerinde bulunabilir. Örneğin kanal yayın balığı, vücudundaki 680.000 tat tomurcuğu sayesinde neredeyse her yerinden tat alabilir. Bu sayı, insanlardaki yaklaşık 5.000 tat tomurcuğuyla karşılaştırıldığında oldukça fazladır.

“Dil yiyen” parazitler

Basihyale sahip olmanın dezavantajı da vardır. Ceratothoa cinsine ait “dil yiyen” parazit izopodlar, balığın dil tabanına tutunur, kan akışını keser ve zamanla organın işlevini yok eder. Daha sonra eksik organın yerine yerleşip yaşamlarını burada sürdürürler. Kimi balığın kanını emer, kimi mukus ile beslenir; fakat genelde balığın avını tüketmezler ve balığı öldürmezler.

Özetle, balıkların gerçek anlamda dili yoktur. Ancak basihyal adlı, çok işlevli bir “ağız aleti” vardır ve bazı türler bu yapıyı İsviçre çakısı gibi farklı görevlerde kullanır. Üstelik balıklar, derileriyle bile tat alabilen canlılardır.

Author: can tok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir